Kadınların Sağlık ve Üreme Hakları Mücadelesi

Kadınların sağlık ve üreme hakları mücadelesi, yüzyıllardır devam eden bir konudur. Bu mücadele, kadınların tıbbi bakım hizmetlerine eşit şekilde erişim hakkını talep etmeleriyle başlamıştır. Ancak, bu talep yalnızca sağlık hizmetleriyle sınırlı kalmamıştır, aynı zamanda kadınların üreme haklarını korumak ve savunmak için de bir hareket haline gelmiştir. Kadınların bedenlerine karar verme hakkı ve kendi üreme sağlıklarını kontrol etme hakları gibi konular, bu mücadelenin temel talepleri arasındadır.

Ulusal ve uluslararası düzeyde çeşitli yasal belgeler, kadınların sağlık ve üreme haklarını koruma amacıyla oluşturulmuştur. Fakat maalesef, dünya genelinde birçok kadın hala bu hakları kullanma konusunda sınırlamalarla karşı karşıya kalmaktadır. Türkiye’de de kadınlar, özellikle cinsiyetçi ve ayrımcı uygulamalarla mücadele etmek zorunda kalmaktadır.

Bu makalede, kadınların sağlık ve üreme hakları konusundaki mücadelelerin tarihsel süreci incelenecek, uluslararası belgeler ve sözleşmeler ele alınacak, Türkiye’deki durum ve yaşanan sorunlar incelenecek ve dünya genelinde ve ülkemizde kadınların sağlık ve üreme hakları mücadelesine dair örnekler ele alınacaktır.

Tarihsel Perspektif

Kadınların sağlık ve üreme haklarına yönelik mücadeleler tarihsel açıdan oldukça önemlidir. Tarihte kadınların sağlık ve üreme haklarına ilişkin ayrımcılıklar ve kısıtlamalar yaşanmıştır. Kadınların üreme sağlığına dair birçok konuda hizmet alabilmesi, uzun bir süre ülkelerin aşırı nüfus artışları ve ekonomik açıdan yetersizliklerinden dolayı engellenmiştir. Ancak tüm bu engellemelere ve zorluklara rağmen kadınlar, yıllardır hakları için mücadele etmektedirler.

Kadınların sağlık ve üreme haklarına yönelik mücadeleler tarihin birçok döneminde önemli bir yer tutmuştur. İlk olarak 19. yüzyılın başlarında kadınların medikal alanda öğrenim almasıyla birlikte başlayan bu mücadele, kadınların sağlık hizmetlerine erişimi ve üreme hakları konusunda taleplerinin artması ile daha da güçlenmiştir.

Bugün, kadınların sağlık ve üreme haklarına yönelik mücadeleler uluslararası düzeyde de devam etmektedir. Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlar tarafından oluşturulan belgeler ve sözleşmeler ile kadınların sağlık ve üreme haklarına yönelik önemli adımlar atılmıştır. Bu adımların önemi, kadınların üreme haklarına dair hizmetlerin yaygınlaştırılması, güçlendirilmesi ve ilerletilmesi açısından oldukça büyüktür.

Birçok kadın sağlık ve üreme hakları konularında mücadele ederken, yıllarca süren bu mücadele neticesinde birçok kazanımlar da elde edilmiştir. Kadınlar artık sağlık hizmetlerine daha kolay erişebiliyor, üreme sağlıkları konusunda daha fazla bilgi ve destek almaları sağlanıyor. Ancak, kadınların karşılaştığı zorluklar ve hala alınması gereken mesafeler bulunmaktadır.

Uluslararası Belgeler ve Sözleşmeler

Kadınların sağlık ve üreme haklarına yönelik mücadele hedefi doğrultusunda, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlar tarafından pek çok belge ve sözleşme hazırlanmıştır. Bu belgeler ve sözleşmeler, kadınların sağlık ve üreme hakları konusunda dünya genelinde farkındalık yaratılmasına ve bu hakların korunmasına yöneliktir.

Bu belgeler arasında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1948 yılında kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve 1979 yılında kabul edilen Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) yer almaktadır. CEDAW, kadınlara tanınan hakların korunmasını ve her türlü ayrımcılığın önlenmesini amaçlamaktadır.

Benzer şekilde, ülkemiz de dahil olmak üzere çok sayıda ülke tarafından imzalanmış olan İstanbul Sözleşmesi de kadınların sağlık ve üreme haklarını korumak adına önemli bir adımdır. Bu sözleşme, kadına yönelik şiddeti önlemeyi ve kadın sağlığı hizmetlerine erişimi kapsayan hükümler içermektedir.

Ayrıca, kadınların sağlık ve üreme haklarının korunması amacıyla çalışan Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) tarafından da pek çok projeye imza atılmıştır. UNFPA, kadınların sağlıklı bir yaşama kavuşmalarına ve aynı zamanda üreme haklarının korunmasına yönelik çalışmaları ile ön plana çıkmaktadır.

CEDAW

CEDAW (Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi), kadınların siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel ve medeni alanlarda cinsiyet ayrımcılığına uğramamasını hedefleyen bir uluslararası sözleşmedir. Sözleşme, kadınların üreme sağlığına da değinir ve kadınların kendi üreme sağlıklarını yönetme hakkını savunur.

CEDAW, kadınlara yönelik şiddeti ve zulmü önlemeyi, kadınların siyasi katılımını artırmayı, kadınların eşitliğini savunan yasal ve sosyal düzenlemeler yapmayı, kız çocuklarının eğitimine erişimini sağlamayı, kadınların istihdam edilebilirliklerini artırmayı ve aile içi rollerdeki eşitliği desteklemeyi hedeflemektedir.

CEDAW aynı zamanda maddi olanaksızlıklar yüzünden sağlık hizmetlerine erişimde yaşanan zorluklara da değinir. Sözleşme, kadınların üreme sağlıkları için kapsamlı düzenlemeler yapılmasını ve üreme sağlığına yönelik her türlü ayrımcılığın önlenmesini bir zorunluluk olarak görür.

Istanbul Sözleşmesi

Türkiye, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önlemek için 2011 yılında İstanbul Sözleşmesi’ni imzaladı. Bu sözleşme, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların insan haklarını korumayı amaçlar. İstanbul Sözleşmesi’nin kadınların sağlık haklarına etkisi oldukça büyüktür. Sözleşme, kadınların cinsel ve üreme sağlığı hakkını vurgular ve cinsel istismar, zorla sterilizasyon gibi hak ihlallerini yasaklar. Hayat kurtarıcı bir etkiye sahip olan İstanbul Sözleşmesi, pek çok kadına güvenli bir yaşam sunmuştur.

Fakat ne yazık ki, son dönemlerde Türkiye’de İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkışlar artmaya başladı ve bu durum kadınların sağlık ve üreme hakları mücadelesini olumsuz etkilemekte.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, kadınların sağlık ve üreme hakları konusunda önemli hükümler içermektedir. Sözleşme, kadınların eşit şekilde sağlık hizmetlerine erişim hakkını ve hekimlere istedikleri tedavi yöntemlerini seçme hakkını güvence altına almaktadır. Ayrıca, kürtaj hakkı da dahil olmak üzere cinsel ve üreme haklarına saygı duyulmasının önemine dikkat çekmektedir. Sözleşme aynı zamanda zorla kayıtlı gebeliklere de karşı çıkmaktadır. Kadınların tüm bu haklardan tam olarak yararlanabilmeleri için, devletlerin uygun yasal, tıbbi ve sosyal hizmetleri sunması gerektiği belirtilmektedir.

BM Nüfus Fonu

BM Nüfus Fonu (UNFPA), kadınların sağlık ve üreme haklarının korunması ve geliştirilmesi için uluslararası alanda önemli çalışmalar yürütmektedir. UNFPA, dünya genelinde kadınların üreme sağlığına erişimlerini artırmak, kadınların yaşamlarını iyileştirmek ve haklarını korumak amacıyla çalışmalarını sürdürmektedir.

UNFPA, kadınların üreme sağlıklarını korumak amacıyla aile planlaması hizmetlerinin geliştirilmesinde, güvenli doğum ve annelik hizmetlerinin sağlanmasında, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların önlenmesinde, kadınların genital mutilasyonu gibi zararlı uygulamalara maruz kalmalarının önlenmesinde ve acil durumlarda kadınların ihtiyaçlarına cevap verilmesinde önemli rol oynamaktadır.

UNFPA ayrıca, kadınların insan haklarına saygı gösterilmesi ve cinsiyete dayalı şiddetin önlenmesine ilişkin uluslararası yükümlülüklerin yerine getirilmesine yardımcı olmak için de çalışmalar yürütmektedir. UNFPA, kadınların insan haklarının korunması ve kadınların güçlenmesi için kapsamlı, etkili ve sürdürülebilir politikalar geliştirmede ve uygulamada da rol oynamaktadır.

UNFPA’nın kadınların sağlık ve üreme haklarının korunmasına yönelik çalışmaları, uluslararası toplumun kadınların haklarının geliştirilmesine yönelik çabalarına önemli bir katkı sağlamaktadır.

Türkiye’de Durum

Türkiye’de kadınların sağlık ve üreme haklarına yönelik mücadeleler sürerken yaşanan sorunlar da açıkça görülmektedir. Konuyla ilgili yapılan araştırmalar, Türkiye’de her dört kadından birinin gebeliği önlemek için hiçbir yöntem kullanmadığını ortaya koymaktadır. Bu durum, kadınların üreme sağlığına ve anne-çocuk sağlığına yönelik ciddi riskler oluşturmaktadır.

Buna ek olarak, kadınların üreme haklarına yönelik ayrımcılık ve şiddet de yine Türkiye’de ciddi bir sorun olarak öne çıkmaktadır. Kadınlara yönelik şiddetin şiddetin boyutları gün geçtikçe artarken, kadınların cinsel sağlık hizmetlerine erişiminde de sorunlar yaşanmaktadır.

Bu sorunlara rağmen, Türkiye’de Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezleri (KASAM) kadınlara üreme sağlığı ve aile planlaması konularında destek sağlamaktadır. Ayrıca son dönemde ülkemizde kadınların sağlık haklarının önemine dair farkındalığın arttığı ve bu konuda harekete geçen kurum ve dernek sayısının arttığı görülmektedir.

Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezleri (KASAM)

Türkiye’de kadın sağlığı ve aile planlaması konusunda hizmet veren resmi kurumlardan biri Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezleri (KASAM)dır. 1986 yılında kurulan KASAM, kadınların sağlıklı bir yaşam sürdürmelerine katkıda bulunmak ve aile planlaması hizmetleri sunmak için 81 ilde hizmet vermektedir.

KASAM bünyesinde, kadın sağlığına yönelik sağlık hizmetleri, aile planlaması, gebelik takibi, jinekolojik muayeneler ve doğum hizmetleri gibi birçok önemli konuda hizmet verilmektedir. Bu merkezlerde ayrıca, cinsel yolla bulaşan hastalıkların tespiti ve tedavisi, doğum kontrol yöntemleri ve aşılamalar gibi hizmetler de sunulmaktadır.

Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezleri’nin, Türkiye’de kadınların sağlık hizmetlerine erişimlerini kolaylaştırması ve aile planlaması konularında hizmet sunması büyük bir önem taşımaktadır. Ancak, bu merkezlerin yetersiz kaldığı ve bazı bölgelerde hizmet vermediği de bir gerçektir. Bu nedenle, Türkiye’de kadınların sağlık ve aile planlaması hizmetlerinde daha geniş kapsamlı bir çalışma ve yatırım yapılması gerekmektedir.

Kadın Sağlığına Yönelik Ayrımcılık ve Şiddet

Türkiye’de kadın sağlığına yönelik ayrımcılık ve şiddet ne yazık ki oldukça yüksek boyutlardadır. Özellikle kırsal kesimlerde, eğitimsiz kesimlerde ve yoksullukla mücadele eden kadınlarda bu sorunlar daha sık yaşanmaktadır. Kadınlar sağlık hizmetlerine erişimde ayrımcılıkla karşılaşırken, aile içi şiddete maruz kalmak da sıkça rastlanan bir durumdur.

Ülkemizde kadınların cinsel sağlık hizmetlerinden faydalanmaları da genellikle ailelerin onayına bağlıdır ve bu durum kadınların üreme haklarının ihlaline neden olabilmektedir. Ayrıca, çocuk yaşta evlilikler, zorla gebelikler ve kürtaj yasağı gibi durumlar da kadınların üreme haklarının kısıtlanmasına sebep olmaktadır.

Tüm bu sorunlarla mücadele etmek için kadın örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve hükümetler işbirliği içinde çalışmaktadır. Kadın sağlığına yönelik ayrımcılık ve şiddetle mücadele için yapılan çalışmaların artırılması elzemdir.

Örneklerle Kadınların Sağlık ve Üreme Hakları Mücadelesi

Kadınların sağlık ve üreme hakları mücadelesi dünya genelinde ve Türkiye’de birçok örnekle desteklenmektedir. Örneğin, Hindistan’da Geeta Kumari, kız çocuklarının evlendirilmesine karşı verdiği mücadeleyle toplumsal farkındalık yaratmıştır. Benzer şekilde, Nijerya’da Hauwa Liman, ülkesindeki çatışmalarda zarar gören kadınlara sağlık hizmeti vermek için çalışmıştır. Türkiye’de ise İstanbul Sözleşmesi’nin kabul edilmesinde önemli rol oynayan aktivistlerle birlikte birçok sivil toplum kuruluşu kadınların hakları için mücadele veriyor.

Kadınların sağlık ve üreme hakları mücadelesi için uluslararası dayanışma da gösterilmektedir. Kırgızistan’da, Sierra Leone’da, Tanzanya’da ve ABD’de kadınlar, doğum kontrolü ve kürtaj hizmetlerinin engellenmesini protesto etmek için sokaklara çıkmıştır. Bu örnekler, kadınların sağlık ve üreme haklarının korunmasının küresel bir mesele olduğunu göstermektedir.

Türkiye’deki kadınların sağlık ve üreme hakları mücadelesi de birçok örnek ile desteklenmektedir. İstanbul Sözleşmesi’nin kabul edilmesinde önemli rol oynayan kadın hakları savunucuları, hem ülke içinde hem de uluslararası platformlarda mücadele etmektedir. Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezleri (KASAM) de kadınların sağlık haklarına yönelik hizmetler sunmaktadır. Ancak ülkemizde hala kadınların doğum kontrol yöntemlerine erişiminde ve gebelik döneminde yaşadıkları ayrımcılık ve şiddet sorunları devam etmektedir.

Yorum yapın